hiçbir şey yapmamakla beklemek arasındaki fark

9 Temmuz 2010 Cuma

yaş almak


Hayatın yorgunluğu ; hala ve her zaman çok şey öğrenebileceğin adamlar yitip gittiğinde ve öğreten sen olduğunda,onların artık olmadığını hatırladığında başlar.

1 Haziran 2010 Salı

yurtta barış,cihanda barış


din,dil,ırk,cinsiyet ayrımı olmadan karşısındakini önce "insan" olarak görebilen toplumlar olsun istiyorum.bizi ezeni,hor göreni güçlenip daha çok ezelim fikrini savunanlara akıl fikir azıcıkta hümanizm bahşolması diliyorum.

11 Mayıs 2010 Salı

us*lanmaz


büyürken,olgunlaştığını da sanan insanlar nasıl yanılgı içindeler..
ve ne kadar çoklar..
yoruluyorum artık tek başına mantıklı kararlar almaktan.
duygulara kapılmak ne kadar kolay,
gözyaşlarını ucuz sananlar,insanların canını sıkarlar.
o kadar ucuz değil,harcamayın..dursun..desek sen hiç halden anlamıyorsun diyorlar..
sadece duymak istenilenleri söylediğinizde dinliyorlar..
ne istediği belli olmayan canlılar..ayrılık istemez,mutluluk istemez,suçluluk istemez,konuya uzak olmak istemez.3. tekil "şeylerden muzdarip -şans,kader,tanrı,mucize,felaket- vasat bir hayat sürerler..
sürsünler..benzinlerinin bittiği yerde bizi tüketmesinler..

4 Mayıs 2010 Salı

osuruğa gülmek


"büyük kalçaları sewerim..büyük kalçaları kim sewmezki?
belki sahipleri..(: "


efenim..
bildiğiniz gibi bir süredir evlilik hazırlıklarıyla haşır neşiriz..kartal pendik yollarını aşındırdık gide gele..sewgilicağazımda olmasaymış bunca alışveriş bunca medcezir bunca kafa gürültüsü çekilir dert değilmiş..

sizleri yorgunluk açılımına davet edecek olursam..
gözkapakları yarı yarıya kapanmış(bardağın dolu kısmınıda görmek lazım tabiii),saçı başı pejmürde,şişmiş ayaktabanlarını geceden geceye ağarsın,paklansın diye sulara bastıran,,üstü başı telaş* ve toz içinde bir kadın..saçı sakalına karışmış,gün be gün an be an ter içinde kalan,dolmuş köşelerinde azar azar uyuklayıp enerji depolayan,üstü başı talaş* ve toz içinde bir erkek..
zamanın boşa akıp gittiğinden yakındığım günleri arar oldum..

dostlarımm bu zamanlar rüzzgar gibi esip geçeceek,geriye ne gam ne kederr kalacak diyorlar da..
durun bakalımmm..

bugün alışveriş ve yerleşme tantanasının arasında havanında güzelliğinden istifade edelim bi kaçamak yapalım dedik..indik kartaal sahiline..
şerbetli tatlıların isimlerini yanlış bilen bi baklavacımız var..neyseki tatları yerinde..
çayıda güzel..keyif yapıyoruzz...
çetin kıştan kalan haşin rüzgar arada ciğerimizi yaksada aldırmadan sohbetimize dewam ediyoruzz.
etraf kalabalık,gezi yoluna yakın oturmuşuz..
çoğunlukla güneşli günden faydalanmaya çalışan çocuklu bayanlar..yaşlı teyzeler,amcalarrr...
veee içlerinnden birisi..
tatlı sohbetinn ortasınaaa dalıyorrr..hemde tam masamızınnn yanından geçerkenn.......

"ZzZzoooooooooooooooooooooorrtttttt!!!!!!!!"

ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz sewgilimde, bende..
ben kahkahayı patlatıyorum direk,gözlerimden yaşlar boşalıyor.
"osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur" mu neydii..
ahah..başka ne yapılırkii..
beyonce'den de çıksa,jennifer lopezden de çıksa aynı işte..
osuruk osuruktur..



sewgilimmm "çüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüşşşşşş!!!" diyor anlık şoku atlatıp,
inden çıkan,dağdan inen adamın ardından..
adamsa hiç oralı değil ha..
olur ya hastadır,ihtiyaçtır,ama yolun ortasındada insan biraz rahatsızlık duyar,öksürür falan,en bilineni kağıt hışırdatmaktır değilmi..
yok ama öyle değil..
belkide ortalık yere salmış olmanın refahıyla elleri arkada,kıçınıı sallaya sallaya yoluna dewam ediyor yaşlı adam..ben kopuyorumm..
sewgilim kopuyorr...
o andan itibaren türkiyenin ve dünyanın sorunlarını konuşmaktan vazgeçip,özümüze,benliğimize,"içimizdeki insan"a geri dönüyoruzz...

iyi insanların yada güzel insanların içinde kötü şey durmaz sözü sizcede çok ironik değilmi?

"birkere daha resme bakın ve içindeki kötülüğü düşünün"


geçmişler olsun...

28 Nisan 2010 Çarşamba

yasaklar ve özgür ruh

türkiyede 17 milyon kişi sigara içiyormuş..buda 4te 1 yada 5te 1 oranında
sigara tüketicisi war demek..

daha somut konuşacak olursak..

5 arkadaş war,taksimde bir bara gidecekler.bunlardan biri sigara içiyor,kalan dördü içmiyor.
niyetleride beraber eğlenmek.o yüzden biraraya geliyorlar zaten..
bi sigara içilen alan war(yani bildiğimiz sokak)birde dumansız hawa sahası..
bu 5 kişinin ortak tutumu ne olur?
yüzde 80'i sigara içmiyor diye dumansız hawa sahasını mı tercih ederler
yoksa yüzde yirmisi,yani içlerinden biri sigara içtiği için sokakta takılmayı mı?

manzaradan anlaşıldığı üzere,o 4 kişi sigara içenin hatrına sokakta takılmaya razı..
taksimdeki barların cafelerin ve restorantların dışarı taşmasından anlaşılan bu..
peki kim bu durumdan rahatsızz??
dışarı çıkmaya razı olmayan,arkadaş grubuyla tamamen uyumsuz ve alakasız kıl kuyruk kişilerr...
yanii 80 milyonun sosyal hayatını etkileyen bu sigara yasağı zırwasının tek nedeniii..yüzde seksenlik dilimde kendi sağlığını
"güya" düşünmeyen kişiler yerine
akıl yürütenler..

aklınızı alsınlar sizin..

banada gelip yeni ewinde sigara içme,terasa yer yap,içmek isteyenlerde orda içsin,ewin is olur diyorlar..
hele bak sen...

arkadaşlar!sigara zewk ve konfor işidir..
ironiye bakar mısınız?
zewk aldığım birşeyi yapmak için işkence çekeceğim..
daha nelerr..

sigarayı değil,zırwaları bırakınızzz..
geleneği,göreneği,başkalarının yaptıklarını taklit etmeyi,gereksiz temizlik merakını,düzene kayıtsız şartsız tapmayı..
içeriği kaos olan hayatı,gergin durması gereken bir çarşaf gibi sürekli sağından solundan çekiştirmeyi..

bırakınız!!

bırakınız is olsun!!
bırakınız zarar wersin!!
bırakınız eskisin!!
bırakınızzz incelsinn!!

bırakınızzz inceldiği yerden kopsun!!

nedir bu herşeyin üstünde kontrol kurma çabası..
başkasının adına karar werme,hükmetme,başkasının iyiliğini refahını düşünme..

bırakınız..

başkalarının rahatını düşünmekle rahatınızı bozmayınızzz..

"gülümseyin"iz.

hayat anlardan ibaret çünkü!

27 Nisan 2010 Salı

loporutun açlıkla imtihanı


saat oldu 3..
sewgiliyle sohbet yemeğe dayandı..
akla nerden geldi bilmiyorum..sanırım evlilik alışverişinde alınacaklar listesine döner yapma makinasıda mı eklesek diye sorduğum için..
pide ekmeğinin arasına incecik kesilmiş döner..soğan halkaları,salata..
(bunları yazarken guruldayan mideme zor söz geçiriyorum)
sewgili sewgilim hadi kalk gidelim beyoğluna yiyelim diyor,bonkör aşkım canım..
o kadar uzağa kim gidecek? hem de bu saatte..
bak alış şimdiden kartala taşınınca böyle lükslerimiz kalmayacak diye ekliyor..
nasıııı yaaa?? diyorum..
açıyorum yemeksepeti.com'u.
kartalda gece açık olan restorantlara bakınıyorum..sahidende pek yok merkezde..daha çok pendik ve kartalda açık restorantlar war..üzülüyorum..
benim gibi ruhu her daim aç olanların yakınlarında bir yerlerde 7/24 hizmet veren büfeler,lokantalar,restorantlar olmalı..
çokta yemem halbukii,,kokusu doyurmaya yeter..
sık yerim..
ama gözüüm aç!!

birdee canım aylardır kuyu kebabı istemez mi??
rüyalarıma giriyor artık..sewgiliye tutturdum,kurbanda kuzu keselim,terasta çevirelim diyorum,şaşkınlıkla yüzüme bakıyor..
nar gibiiii kızarmışş,üstüü çıtırr çıtırrr,lezizzz..
odun ateşinde pişen kuzu kokusu burun kanatlarıma yapışmış şekilde uyanır oldum uykulardan...
imdaaatt!
araştırdım soruşturdum yakın yerlerde kuyu kebabı yapan bi lokantada yok..
taşköprüymüş meşhur olduğu yer..bi ara balayını taşköprüde kuyu kebabı yiyerek geçirmeyi düşündüm yalan değil!!


şimdi de gözümün önünden kuzular,koyunlar,kazlar geçiyor kızarmış,dumanı tüten..yada güveçte pişen kavurmaa..bezelyelii..yada etli pilav..tas kebabı yada,suyunada kızarmış ekmek...yanınaaa misss gibi ayraannn..o ayran böyle ağzını çevreler insanın,sevgili güler,öpüşü heryana değer..
ah ahhh..

velhasıl..mide enzimleri senfonisi orkestrasııı iftiharrrlaaaa sunaaaaarrrrr...

guurrkk gurkk gurrkkk..

sanırım bu gecede tost makinesinde tereyağla kızartılmış sucukla ve elma dilim patatesle idare edeceğiz,malum evleneceğiz masraf çokkk!!!(:

yinede yaşasıııııınnnnnn dönerr ekmekk,yaşasın kuzuuu kebabııı!!!

yaşasın 7/24 hizmet veren tüm restoranttt sahiplerri (:

22 Nisan 2010 Perşembe

KADIN ELEMENTİNİN ÖZELLİKLERİ




BİLİMSEL İNCELEME:


Element : Kadın

Sembolü : Ka

İdeal Atom ağırlığı : 51,6 kg olarak kabul edilmiştir.

Alternatif ağırlıkları (izotopları) : 35 - 130kg

Bulunduğu yerler : Gezegendeki tüm kırsal ve kentsel
alanlar


FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ:
1- Yüzeyi renkli film tabakasıyla kaplıdır.
2- Değişik sıcaklıkla...rda kaynar.
3- Bilinen bir sebep olmaksızın donar.
4- Özel ilgi gördüğünde erir.
5- Yanlış kullanımlarda ısırır.
6- İşlenmemişinden sıradan maden filizine kadar pek çok halde bulunur.
7- Doğru noktalara basınç uygulandığında ürün verir.
8- Standart ölçüleri varsa da kolay bulunmaz.
9- Çekici özelliğine aldanılıp fazla yaklaşılmaması önerilir.

10- Her zaman bir uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.


KİMYASAL ÖZELLİKLERİ:
1- Altın,gümüş, platin ve diğer kıymetli madenlerle yakın akrabalığı vardır.
2- Büyük miktarlardaki pahalı maddeleri ve değerli tasları absorblayabilir.
3- Belli bir sebebe bağlı olmaksızın patlayabilir.
4- Sebepsiz yere çıkıp gidebilir, çıkıp gelebilir.
5- Sıvılarda çözünürlüğü yoktur.
6- Alkolle doyurulduğunda aktivitesi büyük oranda artar.
7- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir.
8- Kapalı alanlarda bir arada tutulmaları tehlikelidir.
9- Çok sayıda bir arada olmaları merkezi sinir sistemini etkiler.

10- Belli bir sistemi çökertmek için kullanılabilir.
11- Hiç işlenmeden son derece etkin maddeye sahip olabilir.
12- Bir tanesi bile nefes kesilmesi hafıza kaybı yaratabilir.


GENEL KULLANIM ALANLARI:
1- Genelde süs olarak.
2- Üretimde
3- Belli dozda kullanılması halinde rahatlamada büyük yardımcı özelliği vardır.
4- Çok etkili temizleyici özelliği vardır.

TESTLER:
1- Saf numunesi doğal halde bulunabilirse rengi parlak pembeye döner.
2-Daha iyi bir numunesiyle kıyaslandığında rengi yeşile döner.

3- Kulağa zarar verdiği tespit edilmiştir.

POTANSİYEL TEHLİKELERİ:
1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir.
2- Birden fazlasıyla ilgilenmek yasal olarak engellenmiştir.
3- Ancak değişik mekanlarda ve birbirleriyle direkt temas etmelerini engellemek koşuluyla bunu yapanlar bulunmaktadır.
4- Ayni mekanda, uzun süre bir arada olmak, çeşitli sakıncalar oluşturmaktadır.
5- Bağımlılık yapabilir ve tedavisi yoktur.
6- Bir çok efsanede ve gerçek hikayede tehlikeleri anlatılmıştır.


http://hvattum.net/wp/wp-content/uploads/2008/01/evolution.jpg

kolaysa koy sepete




yalan söyleyecek değilim.gezmeyi çok severim..
sadece yolda yürümek değil,bir mağazaya girmek,içinde dolaşmak..esnafla sohbet etmek,piyasanın nabzını yoklamak..

ama bu evlilik alışverişi beni bitirdi..
son bir haftada kaç kilometre yaptım anımsamıyorum..
alt tarafı bir yemek takımı için gitmediğim semt,uğramadığım dükkan,pazarlığa girişmediğim dükkan sahibi kalmadı..
en kötü şeyi yaşıyorum.
"karar weremiyorum "

bizim zamanımızzzdaa böyleeeydi'yle başlayan cümleleri dinlemek zorunda kalıp,kendi kuşağımda olup bitenleri anlatmaktan cayıp,aradaki ayrımın farkındalığını tek başına göğüslemek bile başlı başına meşakkat.

eskiler sağlamlığa bakıyor,bizler duruşuna,tasarımına,şıklığına..
dediğim dedik,çaldığım düdük ! macera devam ediyor.
yemek takımı faslını atlatıp yastık yorgan kavgasına geçiyoruz..
tek bir mağazada yüzlerce seçenekle boğuşur hale geliyorum..
günlük kullanım,mevsimlik kullanım,özel kullanım..
yatak örtüsüne uyumlu nevresim takımları,uyumsuz nevresim takımları,uyumsuz nevresim takımlarına uyan perdeler,uyumsuz nevresim takımlarına uyan perdeleri tamamlayan halı kilim paspas,uyumsuz nevresim takımlarına uyan perdeleri tamamlayan halı kilim paspasa yakışan dolap seçenekleri........oooyyy..içinden çıkamayacağım..

çok param olsun,çok ewim olsun,çok seçeneğim olsunn..
biri azken diğerleri tamamlanmıyor..

bir dükkana ne için girdiğimi unutuyorum..
yatak örtüsüydü..evet...ama aklım bornozda kalmış,hele bakın hele..hergele..
bize ne lazımdı sorusunu unutuveriyoruzz..
halbuki hayat 1 yatak ve 1 çift ayakkabıdan ibaret..birinde değilsen,öbüründesin....


ve aşk..ve mutluluk..
ve hayat..


(reklam oldu sankii (: )

16 Nisan 2010 Cuma

le havle


telefon bankacılığından nefret ediyorum.bi iban numarası öğrenmek için 18 dk dır telefondayım.hırs yaptım bu sefer.bu 5. arayışım.
bankaya gidecektim ama öğle tatilidir,kimse olmaz..
bu nasıl bir teknolojidir anlamıyorum ki.

ing bank'ın müşteri hizmetlerinde tüm türkiye'deki çağrılara cevap veren tek kişi var sanırım,.
şimdi ben aç kalsam susuz kalsam biri bana para gönderecek olsa,iban imi öğrenemiyorum diye kalıcam aç açık..
geri zekalılar..
nakit kart yapmışsınız,yazsanıza üzerine hesap nosunu.
bir işe yarardınız hiç yoktan!!
çok kızdım !!!
çok kızdım!!!

15 Nisan 2010 Perşembe

the cozy dalyan



















ağlamaklı oldum.

hiç gitmediği bi yeri özler mi insan..

"the cozy dalyan"

bir arkadaşımın da tavsiyesiyle balayımız için güzel bir yer bulduk internetten.
günlerdir arıyorum telefonlarını açan yok.bende sitedeki izleri takip edip,sahibinin sesine
ulaştım facebook'tan.
çok ince çok naif biriymiş.
bu sene "the cozy"i açamayacaklarını söyledi.
nasıl üzüldüm..
gitmediğim bi yere dair anılar oluşturmaya başlamıştım..
internette araştırma yapıp,bulduğum en huzurlu,en samimi butik oteldi..
odalarını numaraya göre değil,renklere göre ayırmışlar mesela.yeşil* odayı seçeriz demiştik..
verandası çok konforlu gelmişti sevgilime.havuza bağlı kalmayıp etrafıda keşfe çıkalım diye söz vermiştik
kendimize..
hislerim sahibinide duygulandırdı malesef.maceralarına ilerleyen yıllarda devam edeceklerini söyledi..
umarım devam ederler..sıcak yaklaşımları oluk oluk akıyor fotoğraflardan..,
böyle heyecanlar hiç ölmemeli..

http://www.thecozydalyan.com/

14 Nisan 2010 Çarşamba

müebbet muhabbet


anlatacak çok şeyim var benim diyenlere gelsin (:



yirmi yaşında yakışıklı, otuz yaşında güçlü, kırk yaşında zengin, elli yaşında akıllı, olmayan insan hiçbir zaman yakışıklı, güçlü, zengin ve akıllı olamaz.

evlilik böyle bir şeymiş işte


çok zor şeymiş..
tüm zorluklardan kurtulalım diye yapmaya hazırlanıyorduk oysa biz..
ilkesi "herkesi aynı anda memnun etmek mümkün deildir,ayağınızı yorgana göre uzatın" olmuş.
yorucuymuş..
aşk 2 kişilikken evlilik kalabalıkmış.her kafadan bir ses çıkaranmış..

ilk etaptaki bürokratik işlemler ve getir götürler(nikah dairesinin yerini öğren,git,istenen evrakları öğren,muhttara git,sağlık raporu al,tahlil yaptır,nikah dairesine git,tahlili wer,eline bi kağıt tutuşturup kilometrelerce uzaktaki vezneye göndersinler,git,gel,al,ver,oraya buraya ayrı para bayıl,nikah cüzdanı için ayrı bir makbuz daha al,herşeyden sonra eline avuç içini doldurmayan bi evrak kalsın)sanıyorsun ki herşey burada biter ve sen çekip gidersin,ne mümkün..herşeyin başlangıcı..bu bir kaos..

insanın sabrının santim santim ölçüldüğü bir arena..oh demeye daha çok.......çoookk var..

oysa aşk ne güzel..
sanıorumki evlilikte buna benzer.
sabah kahwaltısını zorunlu ve anlamlı kılan,açlıktan gebersende yokluğunda boğazından dirhem geçmeyen,teninde huzur,koynunda şefkati bulduran,ağzından çıkan her nağmeyle mutluluğa boğduran,"ama ben kadınım" cümlesine anlam katan,"ben de erkeğim"le güç bulan,hayatın belini,sürekliliğini tek bir seçeneğe bağlamaktan çok korkutan, her çeşit ayrılıkta süründüren,ürküten,her çeşit kawuşmayı şölene çewiren,hayallerin ötesine geçip varolan tüm imkanları planlamaya dönüştüren,yoran yordukça da "dünyada sırf ikimiz olsak ne kadar mutlu olurduk değil mi"dedirten,tüm günü ve tüm kaosu yatakodasının kapısının dışında bırakan,omuzlara düşen ve başkaları tarafından asla hafifletilmeyen yükün "hissedilmemesini" sağlayan şey.

itiraf ediorum dostlar.evlilik kararını aldığımız günden bu yana tadına waramadık.

aşka tam gaz dewam..

ewlilikse(başkalarının bundan anladığı) bir çeşit hak.
temelinde mülkiyetin yattığı müesseseyle cinsellik meşrulaşmış oluyor.toplumun, secerenin ve devletin onayını almış oluyorsun..
"biz senin iyiliğini istiyoruz"la başlayan,asıl anlamı" bizde herşeyinize karışmak istiyoruz" olan vaat,istek,yaptırım ve diktelere maruz kalarak ilerliyorsun.."hayır efendim öyle olmaz,illa benim dediğim olacak"çılarla münakaşa içinde uzlaşma yolunu arıyorsun.bi allahın kuluda çıkıp senin neyden,neden mutluluk duyduğunu sormuyor..ewlilik imzayı atacak "2 kişi" dışında kalan herkesi,benliğiyle bencilliğiyle başbaşa bırakıyor..oysa sen tazeciksin,önceliksin..herşeyin bi yana bırakılıp,bunun kabullenilmesi gerek..malesef herkes statüsünün derdine düşüyor..

dante'nin ilahi komedyasında geçen bir söz diyorki.
"buraya giren her kimse,bütün umudunu dışarda bırakırr"

aşkı ele aldığında herşey güzel,iş evliliğe geldiğinde başkalarının yüzü gülerken sizinki düşüyor.
işin özünde bu bir başlangıç öyle deilmii..herkes düğünü gelinliği katılımı evi eşyayı sorup,akıl verip saçmalıyor..

evlilik başkalarının istekleri ile hayatınızın yönlenmesi durumu..bunu yapanların direk en samimi hissiyatınıza saldırmasıyla gerçekleşiyor.
gerçekten aşık olduğunuzda tek sığınağınız yine aşk!!!!,hayal ettiğiniz tek şeyse evlendiğiniz günün ertesi oluyor..

biz evleniyoruuz..dünyadaki herşey bir yana,"sen bir yanaaa" dediğim adamla..onu çok sewiyorum..

bürokrasiyi,tabuyu,toplumu,statüyü,kuralları,kabülleri yiyorumm,eziyorum..çiğ çiğ..
ertesi güne dair planlarımız war bizim..mayolarımızı,şortumuzu,plaj havlumuzu ve belki bisürü gereksiz nesneyi dolduracağımız minik bawulumuzla uzaklarA herşeyden ve herkesten uzaklara gitmek istioruzz,beni herşeyden ve herkesten çok seven adamla..evlilik sizlere kalsın...bizz yanımızda aşkı götürüyoruz!!

evliliğin kalabalıklara ihtiyacı olabilir,aşkın yok!!

kadın


sabahın körü halbukii..ne çok gürültü war.
insanlar yawaş yawaş başlamıyorlar güne büyük şehirlerde..herşey paldır küldür oluyor..gaza ilk bastığında 180e çıkamazsın
deilmi,hız alman gerekir..tabi yol elverişliyse..geceyi sonlandıramamış kişiler güne bodoslama dalıyor,sinir oluyorum..
dışarda bi uğultu kuş seslerini motor gürültüsü bölüyor.motor icat olmasaydı ne bozulurdu?


şehrin merkezinde kuytu bi köşe bulduk diye ne sevinmiştik oysaki,belki gerçekte hiç ses yoktur ben uyduruyorumdur.
bu arbedenin biraz daha dışında bir yere taşınacağız yakında.sabah vapurunun sesiyle yada tren gürültüsüyle uyanmak istiyorum..


canım sıkılıyor.25 yıllık hayatım sıkıntımı bastırmakla,kontrolde tutmakla geçti.
tek çocuk olmamın tek kötü tarafı diyebilirim.herşeye herkesten önce sahip olup,tüketip,"bitti bu,sırada ne war??"demenin marifet olmadığı açık .bizim kuşağın ve bizden sonra gelenlerin sorunu bu sanırım..
90'lı yıllarla beraber hayatımıza o kadar fazla nesne girdi ki,hangisinin ne işe yaradığını sorgulayamaz olduk..
nesneler biliyorlar zaten görevlerini..nesneler üzerindeki hakimiyetimiz sona erdi.onlar bizi ele geçirdiler.
telefonunuz olmadan,çamaşır makineniz olmadan,televizyonunuz olmadan ne kadar dayanabilirsiniz?
kendini nesnesiz oyalamanın kaç türlü yolu war?


aklım sorularla haşır neşir..


düşünmek..
her şeyi çok düşünmediğini,kalıp olarak ele alındığında "kafasına çok şeyi takmadığını" söyleyen insanlarla konuşmak istiyorum.
onlara ihtiyacım var..


sorgulama gücü,yetisi,bilinci,kabiliyeti olan insanların mutlu olma yüzdesi nedir?
bilimsel veriler arıyorum..


insanın kimlik arayışının sona erdiği bi yüzyıldayız..doğduğumuz andan itibaren ne olduğumuz,ne olmamız gerektiği,
nasıl olabileceğimiz önümüze serilmiş oluyor zaten.din,ırk,mezhep,cinsiyet gibi bi modelle doğup geri kalan yıllarında bunların
üzerinde oynamalar yaparak,varolan modellerden esinlenerek bi sentez oluşturuyorsun.
sen kimsin sorusuna verilecek alternatif yanıtları sıralıyorum
-jacob'ım
-türküm
-müslümanım
-aleviyim
-arabım
-erkeğim
-punk*çıyım
-apolitiğim.. gibi..


felsefenin yüzyıllarca aradığı sorunun yanıtı..


herkesin zihninde gizli.


arınsak ya tüm bunlardan..tüm kabullerden,tabulardan,yasalardan,öğretilerden,diktelerden..
hepsini birer birer çıkarsak üstümüzden..


geriye ne kalacak?


insan..


o ne ki?